Sayfalar

8/05/2011

ordan burdan.. çok sevdiğim arkadaşım Ebru'ya.. :)

epeydir yazamıyorum fırsat bulup da, bugün de aklımda yoktu aslında ama çok sevdiğim bi arkadaşımın mesajı üzerine uykusuz kalmak pahasına yazmaya karar verdim. blogumu tesadüfen görmüş hem de! beni mesajıyla çok mutlu etti, ben de bu yazıyı ona ithaf etmeye karar verdim :)
uzun zamandır yazamamamın en büyük sebebi taşınmış/taşınıyor olmam. daha tam da yerleşmiş sayılmayız, dolayısıyla bu tantanada insan vakit bulup da ne güzel bi yemek koyabiliyor ağzına, ne de bilgisayarın sarj aletinin yerini hatırlayabiliyor:)) son haftalarda en cok yediğim sey dominos pizza sanırsam, fast food sever biri değilim ama pratik çözümler gerektiğinde dominosu mc donalds ve benzeri fast foodculara tercih ederim! incecik hamurlu italiano hiç de kötü değil valla!

velhasıl cok sevdiğim boğaza (e kim sevmez) ve dolayısıyla tarabyaya güle güle,yeni semtim kemerburgaza merhaba demiş bulunuyorum! hakkımızda hayırlısı:) Tabi tarabyayla beraber passion'a (mekanın el değiştirmesi sebebiyle zaten kapanıyordu), emek mantıya, circle cafeye, boğazın yüzkarası kaşıbeyaza, therapia'ya, kıyı'ya, ailemizin restaurantı le pecheur'e de veda etmiş bulunuyorum!

okura not: yeni gittiğim yerlerde not alma alışkanlıgım da var ama, şu an hangi kolideler bilemiyorum, o yüzden hafızamla idare etmek zorundasınız ey okurlar! hatalarım affola!

bölüm 1: geçen ay 2 günlüğüne Cunda'ya gittik, tek kaydadeğer yemeğide Bay Nihat'ta yedik. Cundanın meşhur sahilindeki sıra sıra dizilmiş balık restaurantlarından birisi. ancak tesadüfen değil, yogun araştırmalarım sonucunda bu restauranta gitmeye karar verdik(m) tabiki! aslında hakkında yazılan herşey olumlu değil, mesela ekşisözlükte pek çok kişi çok kazık oldugundan bahsetmiş ama ben "ulan kırk yılda bi cundaya gidiyoruz, adam gibi bi yemek yiyelim, zaten tatile de 2 günlüğüne çıkabiliyoruz ancak, artık ne kadarsa parası vericez" mantıgından hareketle bizimkileri taktım peşime. zaten çook abartı olmadıkça, yemeğe verilen paraya acımıyorum ben, yeterki lezzetli ve keyifli bir yemek olsun! sofra donatmayı da cok severim, maksat gözüm doysun- bilenler bilir :)) sonra hepsinden 2 çatal alır bırakırım, millet de "bu kız bu kadar yiyo da nası bu kadar zayıf" diye kafa yorar durur :))
neyse, bu bay nihatta belki 50 çeşit meze var(daha fazla bile olabilir). çoğu da başka yerde görmediğim şeyler, biraz rum etkisi, biraz uydurmasyon, gerçekten farklı lezzetler sunuyorlar. ha, hepsi cok mu harika? hayır, ama hergün aynı şeyleri yiyeceğime, farklı tatlar denemeyi çok şahane olmasalar da tercih ederim ben.

misal, sübyenin binbir çeşidi vardı, normal de sübyenin kendisi heryerde bulunan bir deniz mahsülü bile değil! biz safran soslu sübye paça yedik, bana hitap etmedi ama eminim sevenler olur, değişik bir lezzetti, bana biraz ağır geldi. ahtapot yahnisi yedik mesela, şahaneydi, ızgara ahtapot halt etmiş! özel bir sosta pişirmişler, o sosu içine öyle bir çekmiş ki ahtapotlar, agızda eriyecek kadar yumuşak olmuş, biz bayıldık, 2.yi söyledik. sonra farklı farklı eritilmiş peynirler yedik, biri tarçınlıydı, çok yaglı ama lezzetliydi. bi de fransızların yaptıgına benzer şekilde tencerede midye pişirmişler şarap soslu falan ama, yok böyle bişey!! tekbaşıma 2 tabak yedim!! ve gözüm doysun diye değil, bu sefer gercekten bitirdim! ayrıc servis de süperdi, yanlız hesabı hatırlamıyorum :))
demekki neymiiiişşşş?? yemek gercekten tatminkar oluncaaaa, verilen para akılda bile kalmayabiliyormuuuşşş!


2.şu yeniköy kaşıbeyaz'da ne buluyorsunuz?? biri bana anlatsın!! hayatımda gördüğüm en kıro, en görgüsüzce döşenmiş, en gürültülü (izolasyon sıfır), en fazla gereksiz eleman sayısına sahip ( müşteri başına 3 garson düşüyo), bu kadar elemana ragmen servisin en cok aksadığı, yorucu, sıkıcı, manasız mekan!
tamam anladık, bogazda kebapcı eksikliği vardı, vardı da, bu kadar mu kebabınız gelmişti yahu? gidin levente vengeye, köşebaşına, ne biliyim tikeye gidin, tahtasaraya gidin, daha olmadı kaşıbeyazın floryadaki esas yerine gidin! ama insan bu yeniköydeki 4 katlı rezalete nasıl tahammül eder anlamıyorum.
yada anlıyorum, bizim insanımız bundan anlıyor, varaklı saçmasapan aynalar, koca koca ama alakasız avizeler, beyaz lake ama en parlağından yerler, sohbet etmenin imkansız oldugu ama illaki illaki sigara içilebilen mekanlar, yemek yerken tepesinde dikilip lafını dinleyen garsonlar!!
ha sen niye gittin diye sorarsanız, ilkinde bilmeyerek denemek için ailemle gittim, sigara içilebilmesi sebebiyle tüm diğer katlar sakin sessizken biz en gürültülü kata gittik tabiki (beni sevgili görgülü kültürlü babam da yukarıda tarif ettiğim tipe uyuyor korkarım). hayatımın en korkunc ama en eglenceli yemeklerinden biriydi. neden mi eglenceli? etrafla, dekorasyonla, garsonlarla, müşterilerle, herşeyle herşeyle dalga geçebildiğimiz için:) malzeme bolluğu vardı yani! ikincisinde yine babama eşlik etmek için, üçüncüsündeyse sevgilimin merakını gidermek üzere ona eşlik etmek için gittim. inanın, yemekleri nasıl sorusuna cevap veremem, çünkü dikkat edemedim, çünkü tüm diğer detayların berbatlıgından, yemekler aklımda bile kalmadı..sanırım vasattı, zaten ben çok da kebap sever bi insan değilim.
size resimlerle kanıtlamak isterdim ama cok sevdiğim blogumu kirletmek istemedim, websitesine girip bakabilirsiniz ama resimle falan olmaz, o atmosfer ancak yaşanır :)

3.ordan burdan:
-lavanda otel- şile. canım arkadaşım emre şen büyümüş de şef olmuş! çook da başarılı. 300 kişilik düğün davetinde bu kadar leziz yemekler ben ilk defa yedim! kutluyorum!! bi gün özel olarak gidip yemeklerinin tadına bakıp ondan sonra daha detaylı bir yazı yazıcam, 300 kişilik yemeği baz alarak yazma dedi çünkü. halbuki övgüden başka yazıcak bişeyim yok!


-home store- etiler akmerkez diil ama, nispetiyede, şamdanın bahcesindeki. home store hakkında herkes fikir sahibidir diye tahmin ederek servisine, yemeklerine falan değinmicem deee, o bahcedeki su buharı üfleyen sistem geçen haftalardan birinde- hani şu cehennem sıcagı yaşadıgımız- gerçekten hayatımızı kurtardı. resmen üşüdük hatta. allah razı olsun valla!

-şu akaretlerde açılan kaf:f denen yeri duymadıysanız, derhal kalabalık bi grup organize edip bi akşam gidin! ben gittiğimde haftasonuydu ama yazın haftaiçleri de hareketli oluyodur diye tahmin ediyorum! sadece türkçe müzik çalan, acayip şeker, süpper eglenceli bi yer! sürpriz: yemekleri de leziz! risotto yedim ki zordur, çok başarılıydı!12den sonra gece kulubune dönüyor ama ufak bahcesi olan bir mekan, gelenler de kaliteli, rahat rahat coşup dansetmek için ideal! gidin kurtlarınızı dökün, tavsiyemdir!

-son olarak bir bombam var: şırdan!!
bilenler bu kısmı dikkate almayabilirler, benim gibi adını ilk defa duyanlar buraya!
şimcik benim canım Pınar'ım, haziranda memleketi Adana nişanlandı, e haliyle biz de kalktık gittik. ama insan misafiri böyle mi ağırlar??? misafire bu mu sunulur? bu yenir mi ya insaf!

bilimum sakatatı yerim, kurbaga bacagı yedim, salyangoz yedim, gene olsa gene yerim ama bu şırdan olcak iş diil. bi kere tadı da bişeye benzemiyo, e ne anladım? içini iç pilavıyla dolduruyorlar, bu zevksiz adanalılar da (!) afiyetle yiyolar! mumbar dolması denen şeyi de yiyememiştim mesela, onu seviyosanız bunu da yersiniz siz! sanırım ben böyle şeyler için fazla hanfendi (!) kalıyorum!



neyse, çok uykum geldi, daha yarın kalkıp sevgilime sosisli milföy yapıcam :) şırdanla veda etmek istemezdim ama artık Ebru'nun şansına :))

dipnot: Erzurumdan bihaber Erzurunlu arkadasımın hatırı için uykusuzlugumun son limitinde KOÇ CAĞ KEBAPÇISIna mutlaka ama mutlaka gidin diyorum! Ben de ilk fırsatta Ebru'yu götürücem. yediğim günden beri tadı damağımda, yaklaşık 4 sene oluyo! hayatımda tattıgım en güzel şeylerden biri! kayaga gidiyosanız bu kış mutlaka bi kere de o tarafa gidin, aten cağ kebabını bi kere yedikten sonra bi daha uludağa zor gidersiniz :)

sevgiler, Ece