Sayfalar

5/11/2011

Banyan Ortaköy

Banyan İstanbulun en güzel manzaralı restaurantlarından biri bana göre, ama nedense Ulus 29, Sunset gibi restaurantlar kadar popüler değil. Çok "piyasa" bir mekan olmadıgından olabilir. Tabii biz türk gençlerinin lucca falan dururken ne işi olur Banyan'da. Ama ne zaman gitsem bir kaç turist masası görüyorum, demekki onlar bizden daha iyi anlıyor bu işten. Aslında ben de zaman zaman buranın varlığını unutuyorum, birinin (yada benim) parlak bir fikirle "hadi değişiklik olsun Banyan'a gidelim" demesi gerekiyor ve her seferinde "yaa biz bunu neden daha önce düşünemedik" gibi bir durum oluyor. Her gittiğimizde de çok mutlu ayrılıp daha sık gelmeye söz veriyoruz ama gene unutuluyor.
Gitmeyenler için biraz ön bilgi, Banyan Ortaköy House Cafe'nin hemen üstünde, Anjelique'in hemen yanında yer alıyor ve inanılmaz güzel bir terası var. Boğaz Köprüsü ve Ortaköy Camii manzarasının en harika göründüğü yer diyebilirim. Teras çok büyük değil, dolayısıyla aşırı bir kalabalık ve gürültü olmuyor (eğer biz yapmazsak tabi) gayet sakin ve huzurlu bir mekan. Yaş ortalaması pek de genç sayılmaz, daha çok işadamlarının misafirlerini ağırladığı bir mekan gibi. Ama bence Banyan'a gitmek için en ideal zaman, Pazar akşamüstleri! Yazın, günbatımında, bir kadeh şarap eşliğinde inanılmaz bir manzara ve dee delicious food! E daha ne olsun!


Neyse, biz de epey aradan sonra geçenlerde bir pazar akşamüstü Banyan'daydık. Baya bir aradan sonra gittiğimden menüyü epey değişmiş buldum. Her zaman olduğu gibi yine masaya başlangıç üstüne başlangıç söyleyip, sanki meyhaneye gelmişiz de rakı-meze yiyormuşuz gibi bir durum yarattık. Yabancıların herkese bir başlangıç sonra da ana yemek olayını oldum olası sevmemişimdir. Ben bizim Türk usülü "ortaya seksensekiz çeşit söyleyelim, hepimiz otlanalım, herşeyin de tadına bakmış olalım" diyenlerdenim.
Banyan'a gidip de satay yememek olmaz tabi. Masaya az önce dediğim gibi seksensekiz çeşit sataya geliyor. Benim favorim şahsen etten yana, ama diğerleri de gayet güzel. Ben en çok da sunumunu seviyorum bu sataycıkların, mini mini şişlere geçiriveriyorlar, minyatür bir ızgarada masaya getiriyorlar. Ama biz tabiki yaklaşık 3 ila 5 saniyede, fıstık sosuna bana bana imha ediveriyoruz kendilerini.
Bir diğer favorim somon tartar, gerçi çok sevgili abiciğim "bu somon tartar diil somon salatası olmuş" buyursa da ben gayet başarılı buluyorum, insan bir tabagı bitirince bir tane daha istiyor valla. Abimin yorumunun sebebi yeşillikleri biraz iri doğramalarından kaynaklanıyor bu arada.
Ağzıma layık bir diğer başlangıç tabiki ahtapot ızgara. Bayılırım ahtapota, hele de güzel terbiye edilmişse, tadından yenmez! Her yediğimizde de en yakın arkadaşım Cristinamın "ayy ben bunun bacaklarına bakamicaaam, çok fena oluyorum lebiiiş nooolur sen kes bana yediiiir" tarzında feryat figanları sayesinde bir fenomen olmuştur adeta:)
Karışık dumplinglerden oluşan Dim Sum malesef o kadar da başarılı değil, zaten Türkiye'de iyi dim sum yapan yer pek yok diyerek snob'luğumu da yapiyim bari.
Sushi şimdiye kadar hiç yemedim, çünkü olmasa da olur dedirten bir sushi menüsü var, yaklaşık 5 çeşitten falan oluşuyor. Yine pek espritüel abiciğim "içinde hamsi olan sushi menüsünden sushi mi söylerim be ben" buyurdu, hamsili pilav oluyor da sushi neden olması diye tezini çürüttüysem de aslında içten içe hak vermiyor değilim. Yine de denemediğim için yorum yapmak istemiyorum. Ama beni en çok üzen menüde sashimi bulunmaması,sushi menüsü lafını duyunca insan beklentiye giriyor canım!
Levrek Carpaccio'yu biz çok beğenmedik, pek bi pişmiş ve sıcak geldi bize carpaccio için , ama öyle sevenler de olabilir tabi.
Ana yemeğe gelince favorim tek: Ördek But Konfi hem deee ayva soslu!! Ben aynı mekana birden fazla gittiğim zaman hep farklı tatlar denemeyi severim ama burda durum farklı! Her gittiğimde aynısını yiyorum ve de bayılıyorum! Sanmayın ki diğerlerinin tadına bakmadım, aşağı yukarı her ana yemeğin tadına bakmışlığım var arkadaşlarınkinden:) Hepsi de gayet güzel ama dediğim gibi, tercihim tek! Hatta en son gittiğimizde bizim Müge sevgilimle bana sordu ne yiyim diye, sevgilim et önderdi ben ördek diye ısrar ettim, baya şüpheci yaklaştı ama yiyince bana hak verdi;)
Az daha unutuyordum! Son olarak Puro tablasında gelen espressolu creme brulee bizi bizden alıyor. Evet evet bildiğimiz purolar için olan büyük kül tablalarından! Tadını gerçekten çok seviyorum ama sunum şekli rahatsız edici, servis yapan arkadaşlara da ilettik, gıcığız ya!
Herneyse, sonuçta ben Banyan'ı seviyorum, harika bir manzaraya karşı rahat koltuklarda, ısıtıcıların altında, farklı tatlar eşliğinde keyifli bir sohbet için ideal! Tabi terastaki deniza nazır barı da unutmamak lazım, sadece "bi drink almak" için de gidilebilir:) Her ne kadar sevgilim bekarken ara sıra tek başına(!) buraya geldiğini  itiraf etmiş olsa da!
sevgiler,
Ece

2 yorum:

  1. hayırlı olsun blogun Ececim! Çok faideli olmuş bu yazı. Benim de merak ettiğim bir yerdi bu Banyan. Sayende gitmiş kadar oldum sanal manada :) ama kesin gidip şu ayva soslu ördekten yemeliyim yoksa çatlarım :) öptüm şeker.
    bu arada ben ebru, hangi ebru onu sen bul artık :) ve yeni sitem http://mimosacafe.net/

    YanıtlaSil
  2. Ebrucum!! haberim var benim mimosa cafeden sen merak etme!!beğenmene sevindim, öpüyorum çok!
    Ördeği denersen fikrini duynak istiyorum:)

    YanıtlaSil